Nu-metal tarzının öncüsü olarak tanımlanan, rap ile metali bir arada ustaca kullanan, dinleyicinin ruhuna hitap eden sözleriyle özgün bir tarz yakalamayı başarmış genç bir grup Linkin Park... 6 kişiden oluşan topluluk, yakaladığı müthiş başarı grafiğiyle listelerde her geçen gün yükselmeye devam ediyor.
Dilerseniz grup elemanlarını kısaca tanıyalım;
Chester Bennington (Chaz):
Linkin Park’ın vokalisti. Sesini o kadar iyi kullanıyor ki; istediği zaman "My december" şarkısındaki gibi o yumuşak sesini ortaya çıkarıyor, istediğinde ise "Don’t Stay"deki gibi gırtlağını yırtarcasına çığırabiliyor. Gerçekten çok güçlü ve iyi bir sese sahip. Piyano çalan ve bu konuda ustalaşmak isteyen Bennington, tam bir dövme ve takı hastası. Vücüdünda toplam 10 tane dövme bulunuyor. İleri derecede miyop olduğu için gözlük kullanıyor. Saçını kısa tutmayı seviyor ve giyimine büyük özen gösteriyor. Chester’ın yaşadığı en tuhaf ve acı olay, çocukluğunda babası tarafından tecavüze uğramış olması. Bundan utanç duymuyor. Bu durumu kimi şarkı sözlerine taşıyor. Hatta bazen de kliplere... (Crawling)
Mike Shinoda:
Topluluğun sevimli emcee’si. Yarı Japon, yarı Amerikan. İşini gerçekten çok iyi yapıyor. "Papercut" ve "In the end" şarkılarında yaptığı MC vokalleri bunun en iyi kanıtları arasında sayılabilir. Chaz ile gerek şarkılarda, gerekse günlük hayatlarında çok iyi anlaşıyorlar. Mike, çocukluğundan beri rap müzik yapmayı hayal etmiş. Tam olmasada dileğini büyük ölçüde gerçekleştirmeyi başardığını görüyoruz. Genellikle neşeli ve esprili bir yapısı var. Bu özelliği yüzüne de yansıyor. Bu güleryüzlü genç adam, saç boyatma gibi ilginç bir de hobiye sahip. Gitar da çalan, LL Cool J, Rakim, Run DMC, Eric B gibi bir çok ünlüyle rap düetleri yapan Mike’ın bir diğer özelliği de çizim yeteneği. Albümlerin kapak tasarımlarında da onun imzasına rastlamak mümkün... ("Reanimation"ın kapağındaki robot gibi...)
Brad Delson:
Grubun gitaristi olan Brad, genellikle elektro çalıyor fakat gereken yerlerde bassı da ustaca kullanıyor. Ayrıca çok iyi trompet çalıyor. Tam bir MTV hastası olan ve şapkasından kolay kolay vazgeçmeyen genç müzisyen, "boş zamanlarında ne yaparsınız" sorusuna "uyurum" yanıtını veriyor. Genellikle hard rocktan ve rapten hoşlanıyor. Favori isimleri Deftones ve Ja Rule. Kaykay yapmayı ve sinemaya gitmeyi çok seviyor. Sakarlığı da önemli özellikleri arasında... Hatta bir konserde gitarını Mike’ın kafasına çarpmış. Bu durum sonucunda Mike çok fena olmuş ve ağzının içine istifra etmek zorunda kalmış. Bu ilginç adam, tam bir Britney Spears hayranı... Ancak hayran olduğu şeyin şarkıları olmadığını söylüyor.
Joseph Hahn (Joe):
Koreli bir aileden gelen Amerika doğumlu Joseph, grubun DJi olarak görev yapıyor. Turntable ve ses düzenleme gibi işlere bakan genç adam, bunlarla yetinmiyor. Başta grubun ortaya çıkmasında büyük rol oynamış Joseph. Tüm şarkıları tekrar tekrar elden geçirip, aralara gerekli efektleri yerleştiren ve daha ilginci, şu ana kadarki tüm kliplerin yönetmenliğini yapan da bu yetenekli adamın ta kendisi. "Reanimation" albümünün yapımında görevin %90’ını Hahn üstlenmiş. Linkin Park’ı bugünlere getiren en önemli isimlerin başında gelen Hahn’ın kişiliğinde, suskunluk ve içe dönüklük ön planda.
Robert Bourdan (Rob):
Grubun davulcusu... Resimlerdeki veya konser görüntülerindeki yüz ifadesine bakıldığında hayata küsmüş biri izlenimi yaratan Rob, günlük hayatında çok neşeli ve esprili bir yapıya sahip. Konserlerde gösterdiği performans, her bateristin ağzını sulandıracak cinsten. Asla hata yapmıyor. İmajını, zaman zaman saçlarını kestirerek değiştirse de ilginç sakalından vazgeçmiyor.
David Michael Farrell (Phoenix):
Diğer gitarist Phoenix, bassı çok iyi kullanmasıyla biliniyor. Linkin Park, şöhreti yakalamadan önce topluluktan ayrılan Phoenix, grup "Hybrid Theory" ile müthiş bir başarıya ulaşınca başı eğik geri dönüyor. Ama ne dönüş! "Reanimation"da sadece gitar yeteneklerini değil, keman ve cellodaki ustalığını da sergiliyor. Aynı Brad gibi çoğu zaman şapka veya kep takıyor. Ara sıra Brad ile kendi aralarında gitar çalma yarışması yapıyorlar...
Linkin Park, bu yetenekli genç adamlardan oluşuyor... Peki grup bugünlere nasıl geldi? Kısaca hatırlayalım...
Linkin Park, 1990 - 1991 yılları arasında Mike ve Brad tarafından ortaya yavaş yavaş çıkıyor. Sonra Joe, Rob ve en sonunda Phoenix’in katılımıyla ilk halini alıyor. Kendilerine başta isim olarak "Xero"yu uygun görüyorlar. Grup kendi hallerinde veya arkadaş partileri gibi yerlerinde çalıyor. Herkes bu metal-rap karışımı müziğe hayran kalıyor. Fakat plak şirketleri henüz hiçbir şeyin farkında değil...
1996 yılında "By Myself" ve "Esaul" (Place For My Head’in ilkhali) adlı iki şarkının olduğu bir demo hazırlayıp plak şirketlerine yolluyorlar. Fakat bu şarkılar hiçbir şirketin ilgisini çekmiyor. Grubun ismi "Hybrid Theory" olarak değişiyor. Phoenix büyük bir hata yapıp gruptan ayrılıyor. Vokalist arayışı şanslı bir seçimle son buluyor. "Chester" gruba dahil oluyor, beraber provalar başlıyor ve Chaz’inde katılımıyla grup son halini almaya başlıyor.
Bu sırada Chaz evlidir, ancak eşini bile kısa bir süre Arizona’da bırakıp Los Angeles’a taşınır. Bunlar olurken kısa bir süre Mike’ı bir korku sarar. Chaz yüzünden geri planda kalacağını düşünmektedir. Ancak öyle olmaz, aksine çok iyi anlaşıp kolayca kaynaşırlar. Mike’ın artık bir lirik arkadaşı vardır. 1998’de iki demo kaydedilir. Bu demolar plak şirketlerinden daha çok underground piyasaya dağıtılır. Sokaktaki adam bu müziğe hayran kalmış, plak şirketleri ise müziği saçma bulmaya devam etme konusundaki ısrarlarını sürdürmüşlerdir. Biri hariç: Warner Bros. Grup, isim değiştirerek son halini alır. Artık herkes onları "Linkin Park" adıyla tanıyacaktır...
Grup 1999’da stüdyoya kapandı ve albüm çalışmaları yeniden başladı. Birbirinden kaliteli 12 parça hazırladılar. Bunların kimisi ("One Step Closer", "Cure From The Itch" ve "A Place For My Head") demolar için hazırladıkları eski parçalarıydı. Albümün ismini, grubun eski adı olan "Hybrid Theory" olarak belirlediler. Mike’ın çizdiği ve albümün kapağını oluşturan kelebek kanatlı bayrak taşıyan asker, Linkin Park’ın sembolü oldu. Ve albüm 24 Ekim’de piyasaya çıktı. Aynı anda çıkış parçası olan "One Step Closer"ın klibi televizyonlarda dönmeye başladı. Şarkı o kadar beğenildi ki radayolarda saat başı çalınmaya başlandı, klibi günde defalarca yayınlandı, albüm müthiş bir satış grafiği yakaladı. Sonra konserler, klipler, single çalışmaları ve film müzikleri derken grup bugünkü halini aldı.