Adını; Orta Çağ’da kullanılan ve içinden hiç kimsenin canlı çıkamadığı bir işkence aletinden alan İngiliz grup Iron Maiden, 1970’de, heavy metalin durgunlaştığı dönemlerde Londra’da kuruldu. Bu arada punk tarzının yükselişi sürmekteydi. Yeni akımdan etkilenen gruplar, heavy metaldeki durgunluğu ortadan kaldıracak bir çözümün kapılarını aralamaya başladılar. Bu topluluklardan biri de Iron Maiden’dı.
Bu yeni akım, heavy metalin de yeniden soluk almasını sağlayacak ve onu zirveye taşıyacaktı. Grup, bir çok eleman değişikliğinin ardından vokalde Paul Dianno, gitarlarda Dennis Stratton ile Dave Murray, basta Steve Harris ve davulda Clive Burr’den oluşan kadrosuyla kendi ismini taşıyan ilk albümünü 1980’de yayınladı. "Running Free" ve "Phatom of The Opera" ile İngiliz listelerine girip zirveye kadar yükselmeyi başardılar. Bu arada Stratton gruptan ayrılınca yerine Adrian Smith geçti ve bu kadroyla geniş kitleler tarafından ilk albümleri sanılan ikinci albumleri "Killers"ı piyasaya çıkardılar.
Bir anda heavy metal camiası içinde isimlerini hızlı bir şekilde duyurmaya başlamışlardı. Ancak eleman değişiklikleri durmuyordu. Bu kez de vokalist Dianno ayrıldı ve yerine Samson grubunun solisti Bruce Dickinson geldi. Bu kadroyla yaptıkları "Number of The Beast", en iyi heavy metal albümleri arasında sayılmaya başladı ve albümden birçok parça, listelerin zirvelerine ortak oldu.
Daha sonra gruptan Clive Burr da ayrıldı ve yerine daha önce Fransız heavy metal grubu Trust ile çalışmış olan Nicko Mcbrain geçti. 1983’te bu kadronun çıkardığı "Piece of Mind", Amerika listelerinde grubun yükselişini sağladı. Bu albüm, önceki çalışmalarından farklı olarak grubu hard rock çizgisine yaklaştırmıştı. Ardından çıkan "Powerslave"de de çizgisi değişen grup, 1985’te çıkardığı ikili konser albümü "Live After Death" ile tüm zamanların en iyi konser albümü olarak tanımlanan çalışmaya imza atmış oldu.
Tarzı giderek gelişen, sürekli evrim içinde olan Iron Maiden, "Somewhere In Time" ve "Seventh Son of a Seventh Son" ile başarı grafiğinin hep yükselen bir yapı içinde olduğunu gösterdi. Ancak gruptan önce Adrian Smith’in, daha sonra da Bruce Dickinson’ın solo projeler icin ayrılması, Iron Maiden’in gücünü ve büyüsünü yitirmesine neden oldu.
Vokaller için Wolfsbane’den Blaze Bayley alındı. Bruce Dickinson dışında gruptan ayrılan hiç bir eleman solo projelerde başarılı olamadı. Dickinson’ın başarısı da pek uzun sürmedi. Sonucta Iron Maiden, 90’ların başarında, sadece ismi olan, başarılarına bakıldığında önemsiz görünen gruplar arasında yer alır duruma geldi.
15 yıldan uzun bir geçmişi olan topluluk, son zamanlarında gözden düşmüş olsa da, ilk 10 yılı boyunca yaptığı çalışmaların, özellikle ilk dönemlerinde heavy metalin yeniden canlanması için harcadığı çaba ve gösterdiği başarının meyvesini sürekli hatırlanarak ve dinlenerek alacak gibi görünüyor.
Melodik gitar düetleri, güçlü vokalleri, solo gibi öne çıkan bas partisyon örgüleri ve enerjik davullarıyla heavy metalin punk karşısında yeniden atağa kalkmasını sağlayan Iron Maiden’ın heavy metal türündeki yeri o kadar önemlidir ki; NWOBHM (New Wave of British Heavy Metal)* akımının, bu grubun 1979’da çıkardığı "Soundhouse Tapes" epsiyle başladığı bilinmektedir.
* İngiliz Heavy Metalinin Yeni Dalgası