Korn, 90’lı yılların başında Amerika’da kuruldu. Bu sert topluluk alabildiğine geniş turnelere çıktı, 200’ü aşkın yerde gösteri yaptı. Daha sonra yapımcı Ross Robinson ile anlaştılar ve 1994’te kendi isimlerini taşıyan albümleri çıktı.
Daha sonra seslendirmede Jonathan Davis, bas gitarda Reginald Arvizu, gitarda James Shaffer, yine gitarda ve seslendirmede Brian Welch ve son olarak davulda David Silveria’dan oluşan beşli, Kaliforniya’ya yerleştiler ve orada müzik yapmaya devam ettiler. Topluluğun temeli Lapo isimli bir gruptu. Davis ise SexArt üyesiydi. İlk 45’likleri "Blind" MTV’nin gece seertleşen müzik yayını tarzında büyük yer kazandı. Bu çalışma ile ticari açıdan bellerini doğrultan topluluk hem isimlerini duyurular hem de son yıllarda gerçekleşmeyen bir işi başarmış oldular. Bu sert müzik pek çok müzikseverin kulağına hoş geldi, listelerde umulmadık bir başarı yakaladılar.
İşittikleri övgü dolu sözlerin arkasında biraz da House Of Pain, Biohazard, 311, Sick Of It All, Danzig, Marilyn Manson ve Megadeth ile çıktıkları turneler bulunuyordu. Bu ünlü toplulukların konserlerine gidenlerde kendilerine neredeyse onlar kadar iyi müzik sunan bu genç topluluğa karşı bir ilgi oluşuyordu. İkinci bir 45’lik "Shoots And Ladders" de ardından gelince yeni topluluk sağlam adımlar atmaya başlamıştı. "Life Is Peachy" de başarı kazanan bir başka çalışma oldu. Küfür ve kötü söz içermeseydi belki daha fazla kitleye ulaşacaktı.
1997’nin sonlarında Korn kendi plak şirketini kurdu: Elementree. Haberler sadece bunnla kalmıyordu. Bir lisede Korn tişörtü giydiği için okuldan uzaklaştırma cezası alan öğrenci nedeniyle müdür yardımcısıyla mahkemelik olan topluluk başka ilgi çekici olaylara da karışıyordu.
Guns N’Roses ile de çalışan Steve Thompson ile birlikte yapılan kayıtlar sonunda "Follow The Leader" geldi. Ticari açıdan büyük başarı idi. Eleştiriler de olumluydu. Müzik tatmin edici olmasının ötesinde kendine özgün bir şekilde hareketli ve güç doluydu. Biraz da tehlikeli... Öne çıkan parçalar arasında "It’s On" ve ilk 45’lik (gerisi gelecekti) "Got The Life" sayılabilir. "Aile Değerleri" gösterisi ise 90’lı yılların en başarılı canlı sunumları arasında sayılacak kadar iyiydi. Limp Bizkit, Fear Factory ve Slipknot ile birlikte anılır olduklarında kitlelerce epey benimsenmişlerdi ve yaptıkları, yapacakları merak konusuydu. Tam bu sıralarda gelen ve bir liste çalışması olan "Issues" bu iyi konumun biraz daha geliştirilmesine katkı sağladı. Sakatlanan Silveria’nın yerine Faith No More’dan Mike Bordin bagetleri eline aldı. 2000’in sonunda daha yeni ve iyi işler için biraz güç toplayabilmek amacıyla dinlenmeye çekildilerse de Arzivu fırsattan istifade ederek kendi albümünü çıkardı. Davis ise "Queen Of The Damned" filminin müzikleri için kolları sıvadı. Yeniden kayıt stüdyosuna döndüklerinde ise hedef bir sonraki albümleri "Untouchables" oldu...
Kornseverler konserlere sadece müzik dinlemek için değil, aynı zamanda topluluğun ne gibi çılgınlıklar yapacağını merak ettiğinden de gidiyor. Kimin Korn’u sevebileceği ise net çizgilerle belirlenmiş değil. Tanınmış müziklerden sıkılan biri kendini beklenmedik bir şekilde sert müzik yapan Korn’u dinlerken bulabilir...